Bir insanın, bir oluşumun, bir devletin kalitesi olup biten olaylara karşı tutumu ile rengini ortaya koyuyor.

Türkiye Cumhuriyeti başkanının yıllardır “Dünya beşten büyüktür” demesi burada bir yönetim sıkıntısının varlığına işarettir mesela. Bu olayda da 23 saatlik hava yolu uzaklığında olan bu Yeni Zelanda’ya Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Dışişleri Bakanının içinde bulunduğu bir heyetle Türkiye’den gitmesi de takdire değerdi. Fakat camide öldürülen 50 masum için Yeni Zelanda devletinin tavrı insanlığa ders verdi, belki ilk defa devlet olarak ikincilikte kaldık ve bu ikinciliğe de razıyız.

Medyada takip ettiğimiz kadarıyla Yeni Zelanda’da sergilenen birkaç erdemli davranışı paylaşmak isterim.

*Hemen ilk gün ülkenin Başbakanı Ardern bu katilin Hıristiyan bir terörist olduğunu söyledi.

*En kısa zamanda şehit düşen bu kardeşlerimizin yakınlarına makul bir eda ile taziyelerini bildirdi.

*Meclislerinde Kur’anı Kerim tilavet edildi ve okunan Kur’an ayetleri tercüme edildi, bu esnada bütün vekiller ayakta dinlediler.

*Kadıların Müslümanlara destek mahiyetinde örtü takmalarını tavsiye edildi.

*Başbakanlarının bu yaklaşımı takriben sayıları 350 civarında olan bir grup Yeni Zelandalıların medya huzurunda koro halinde kelimeyi şahadet getirerek iman ettiklerini ilan ettiler.

*Cuma ezanı radyolarda canlı olarak yayınlandı.

*Başbakan Ardnerd’in Hz.Muhammed’e salat ve selam getirerek hadisi okuması ise niyet ve gayretine ayrı bir güzellik kattı.

*Ya o, 14 yaşındaki gencin ırkçı vekilin başında vakar içinde yumurta kırmasına ne demeli,

Bu davranışların her biri insanlığa ayrı bir ders niteliğindeydi.

Aman Allah’ın bunlar ne kadar manidar gelişmelerdi. Gönlümüzün ateşine su serpti, bir umut ışığı uyandırdı “hala insanlık ölmemiş” ifadeleri dudaklarımızda terennüm etti. İşte bozulmamış bir kalbe sahip kimselerin vicdanı bu şekilde hakka taraf olabiliyor.

Mesela biz Başbağlar köyünde katledilen 33 masum için ne yapabilmiştik, ya da Uludere’de bizim uçaklarımızla öldürülen 34 vatandaşlarımız için ne yapabildik? Tabi buna benzer bir çok hadise yaşandı, ama devlet millet olarak Yeni Zelanda’daki gibi bir işbirliği içinde örnek bir davranış ortaya koyamadık.

Yeni Zelanda Hükümetine de, milletine de teşekkür borçluyum/borçluyuz, milyonlarca sağduyu sahibi vatandaşlarımızın, hatta iki milyara yakın İslam dünyasından herkesin bu konuda iyi durgular beslediğine ve “ya Rebbi bunların sonunu hayreyle, bunlara iman etmeyi nasip eyle ve cennetine nail eyle” gibi dualar ettiği kulaklarımda fısıldıyor gibi. Çünkü bu davranışları bir müminin davranışlarını gölgede bırakacak kadar yerinde ve anlamlıydı.

Molla Muhammed Kazan adında bir arkadaşımla bu hadiseyi değerlendiriyorduk, bu iman eden insanların durumu karşısında mutluluğunu ifade eden arkadaşım dedi ki ”Allah’ım eğer benin ölümüm bir kişinin iman etmesine vesile olacaksa şimdi canımı al” yani bu ölümler bu kadar dünyada heyecan oluşturdu. Bu duaya katılmamak elde değil çünkü peygamberimiz “bir kişinin iman etmesine vesile olursanız dünyadan ve içindekinden daha hayırlıdır” buyuruyor.

Kanaatim o ki varsa bir insanlık ödülü Yeni Zelanda başbakanı bu ödülü fazlasıyla hak etmiştir. Aslında bu kadın Birleşmiş Milletler Genel sekreterliğine getirilmelidir. Belki şu andaki yönetim tarzına bir çeki düzen verir, insanlık bir az nefes alır diye düşünüyorum.

Yüce Allah onu ve milletini razı olduğu kullarından eylesin.

Artık bu zamanın;

*Ashabul uhdudu mu?

*Noşi Revanı Adil’i mı?

*Habeşistan Kralı Necaşi’si mi? desem, bilemiyorum bu insani tavrı ifade etmekte zorlanıyorum inanın.

İnşallah insanlık yolunu bulur, biz de kimi devletlerin yeryüzünde çıkardıkları fesattan nispeten kurtulmuş oluruz.

Selam ve selametle kalın.